Küresel Kriz Niye Aşılamıyor?

Erinç Yeldan- 2014’ün ilk çeyreği tamamlanmak üzere. Tüm olumlu beklentilere karşın 2014’te de henüz küresel krizin geride kaldığına dair verilerin geciktiği anlaşılıyor. 2014’ün de büyük durgunluk koşulları altında, yavaş ve durağan büyüme hızları, gerileyen ücret gelirleri ve yüksek işsizlik oranları ile geçileceği giderek kabul görüyor. 
Küresel büyük durgunluk süreci niye aşılamadı? Bu sorunun kanımızca iki yanıtı var: Birincisi, finans sistemi ile reel ekonomik faaliyetler arasındaki tamamlayıcı bağlantının (finans burjuvazisi lehine) bozulması ve gezegenimizin tüm kaynaklarının finansallaşma diye andığımız finans "oyuncularının” kaprislerine terk edilmesi. Bu süreç kumarhane kapitalizmi diye de anılmakta. İkinci neden ise sadece istikrar amacına indirgeyen tek yanlı iktisat politikalarında ve bunlara kuramsal dayanak sağlayan neoliberal (muhafazakâr) iktisat öğretilerinde yatıyor. Ekonomik istikrarı ise sadece ve sadece fiyat istikrarı olarak gören ve enflasyonu artık bir fobiye dönüştüren basitleştirilmiş iktisat politikası reçeteleri, küresel ekonomide daralan sabit sermaye yatırımlarını, bozulan gelir dağılımının yarattığı sosyal dışlanmışlık ve şiddet sorunlarını ve emeğin sosyal kazanımlarındaki çözülmeyi görmezden geliyor. 
Krizden çıkış ya da en somut ifadesiyle büyümenin yeniden tasarlanması süreci ancak küresel ekonomide yatırımların yeniden canlandırılmasına ve üretkenlik kazanımlarının ivmelendirilmesine bağlı. Oysa, 2014 itibarıyla bu doğrultuda henüz anlamlı bir kazanım sağlanabilmiş değil. Örneğin London School of Economics tarafından yayımlanan bir çalışma(*) kapitalizmin bu merkez ekonomisinde küresel kriz boyunca sabit sermaye yatırımlarının nasıl gerilemiş olduğunu ve henüz durgunluktan çıkamadığını belgeliyor. Aşağıdaki grafikte bu veriler sergilenmekte.
İngiltere’nin Office of National Statistics kaynaklı verilerine göre, sabit sermaye yatırımları 2008’den bu yana yaklaşık olarak yüzde 20-25 düzeyinde gerilemiş durumda ve bunun sonucu olarak da İngiltere ekonomisinin üretkenlik artışları tüm OECD ülkeleriyle birlikte yerinde sayıyor. Büyük durgunluğu besleyen bu daralma süreci, küresel ekonomide tasarruf fonlarının sermaye birikiminde değil, finansal sistemin dar ve kısa vadeli spekülasyon oyunlarında hapsolmasının doğal bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. 
Burada ilginç olan gözlem ise sermaye yatırımlarındaki bu daralmaya ve üretkenlik kazanımlarındaki durgunluğa rağmen, işsizlik oranlarının niye daha da yükselmediği sorusudur. İşsiz sayısı tüm dünyada yüksek seyretmesine karşın, sabit sermaye yatırımlarındaki bu denli gerilemenin yarattığı baskıya rağmen gene de "aşırı” bir boyutta değildir. Kanımızca bu sorunun yanıtı da reel ücretlerdeki gerilemede yatmaktadır. Özellikle gelişmiş ekonomilerde ücret gelirlerinin gerilemesiyle birlikte işgücü piyasalarındaki baskı bir ölçüde kontrol altında tutulabilmiş ve arz yönlü bütün bu şoklara karşın, enflasyonda ciddi bir tehdit de yaşanmamaktadır. Elimizdeki verilere göre küresel krizin başından bu yana reel ücretler İngiltere’de yüzde 8, Almanya’da yüzde 10, ABD’de ise yüzde 12 düzeyinde gerilemiş durumdadır. Dünyanın atölyeleri konumuna dönüştürülmüş olan Çin ekonomisinde ise reel ücretlerdeki çöküş yüzde 20’yi aşmaktadır. 
Reel ücretlerdeki aşağı doğru esneklik küresel ekonomide krizin şu ana kadar sadece büyük bir durgunluktan ibaret kalmasını sağlamış gözükmektedir. Bu sürecin sosyal ve siyasi maliyetleri ise yakın coğrafyamızda Arap baharları; Suriye ve Irak müdahaleleri; Ukrayna’da iç çatışmalar gibi farklı biçimlerde tezahür etmektedir. 
 
-------------------------------------------------- 
(*) Pessoa, J.P., A. Valero ve J.V. Reenen (2014) "How to return to growth and solve the productivity puzzle” LSE British Politics and Policy, archives no 40032.  
 
Kaynak: Erinç Yeldan / Cumhuriyet Gazetesi 12.03.2014

Son 10 Haberler