EN BÜYÜK UMUDUMUZ DAYANIŞMAMIZ!


İçinde bulunduğumuz süreç; dayanışmanın yaşamın olmazsa olmazlarından biri olduğunu tekrar tekrar hatırlattı…

Bizler bu süreçte en çok dayanıştığımız zaman nefes aldık, zoru kolay kılmaya çalıştık… 

Hiç kuşkusuz örgütlü mücadele bu dayanışmanın en önemli yapı taşlarından biriydi. Bu noktada sendikal hak ve özgürlüklerini tam anlamıyla kullanabilen emekçiler, koronavirüs sürecini de daha güvenli ve güvenceli koşullarda geçirdiler, geçiriyorlar…

Ancak esas olan, tek bir emekçinin dahi burnu kanamadan zor günleri atlatmaktır. Hiçbir arkadaşımız hak ve özgürlüklerini kaybetmemeli, güvensiz ve güvencesiz koşullarda işinden, aşından ve en önemlisi canından olmamalıdır. İşte bu nedenle en çok da onların sesi olmak zorundayız… Hepimiz güvendeysek tam anlamıyla bir güvenden bahsedebiliriz…

Görünen o ki günün ödev ve sorumluluklarını tam anlamıyla üstlenen emekçiler için hak, özgürlük ve talepler noktasında nimet külfet dengesi yine tutturulamadı!  Emekçinin yükü giderek artarken bu yükü hiç omuzlamayan kesimler rahatlatıldı… Zorlu zamanlarda taşın altına elini koymak yine emekçilere düştü… Dolayısıyla mücadelemizi sürdürmek, emek açısından hayati öneme sahiptir.

Evet bir kez daha yinelemekte fayda var bizler yaşam için elimizden geleni yapmaya her zaman hazırız… Ancak bu zor durumların üstesinden gelmek için sadece belli bir kesimin çabası yeterli olmayacaktır….

Bununla birlikte yeni yaşam koşullarının paralelinde gelişecek çalışma yaşamının eskisi gibi olmayacağının farkındayız. Ama önemli olan; değişen koşulların insan onuruna uygun olması, geçmişin değerlerinin, kazanımlarının al aşağı etmemesidir. Emeği, emekçiyi, emek örgütünü yok sayacak koşulların yaşamın "yeni normali” halini almamasıdır…

Bu kapsamda çalışma hayatı yeniden ele alındığında yapılması gereken en önemli şey; örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması, toplu sözleşme düzeninin teşvik edilmesi olacaktır. Sendikal hak ve özgürlüklerin tüm emekçiler için etkin bir şekilde kullanılması büyük öneme sahiptir. 

Diğer yandan dayanışma istinasız olunca anlam kazanacaktır. Yani İşsizlik Sigortası Fonu’nun amaç dışı kullanımı engellenmeli ve kaynağını işçiden alan bu fon, işçinin bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatması için yine işçiye kaynak olmalıdır…
 
Yıllardır söyleye geldiğimiz üzere, bir ülkede ekonomik ve sosyal dayanışmanın, gelir dağılımında eşitliğin en önemli temeli "sosyal devlet” ve "sosyal koruma”dır. Neo-liberal küreselleşme ile bu temel çökertildi, salgın bu temele olan ihtiyacı hiç olmadığı kadar gün yüzüne çıkardı. Bu anlamda, kısaca kamusal sağlık, sosyal güvenlik, eğitim sistemi yeniden inşa edilmeli ve geliştirilmeli; eğitim ve sağlık parasız hale getirilmeli, vergi adaleti sağlanmalı, tüm yurttaşlara asgari gelir güvencesi garanti edilmelidir.

Kısaca birlikte üretiyoruz o halde kazanımı da riski de adil bir şekilde paylaşacak bir hayat kurgulamak gerekir.

Bu noktada; Basın-İş Sendikası adına, siz değerli üyelerimiz başta olmak üzere bu mücadeleye değer katan, hem yaşamak hem de yaşamı sürekli kılmak için her türlü fedakarlığı üstlenen, emekleri ile süreci baş edilebilir hale getiren tüm örgütümüze ve dayanışmasını bizlerden esirgemeyen işverenliklerimize teşekkür ediyorum.

Unutmayalım örgütlü mücadele yaşatır, değer katar, dayanışmaya güç verir, umut üretir… Bu noktada bizlere düşen en önemli görev; umudu tüm emekçi arkadaşlarımıza yaymak ve herkesin güvende hissetmesini sağlamaktır… İşte bu nedenle En Büyük Umudumuz Dayanışmamız!

Güzel günlerde, olması gerektiği şekilde beraberce olmak dileğiyle…


GENEL BAŞKAN
SAVAŞ NİGAR